10 Şubat 2011 Perşembe


absürdotobiyografi_cagin


AKINTIDA SÜRÜKLENEN ÇOCUK

Merhaba beni okuyan sizler,

Nasılsınız?

Ben kim miyim? Hmmm…

Kaç yaşında olduğumu ve nerede doğduğumu bilmiyorum. Adım yok. Beni eskiden beri tanıyanlar, “akıntıda sürüklenen çocuk” diye çağırırlar. Gözlerim iyi görmez, kulaklarım iyi işitmez benim. Hatta inanır mısınız yüzme bile bilmem.

Sahil insanları, mektuplarını şişelere tıkıştırıp denize bırakırlar ya, hah tamam işte! O mektupları tee uzaklara ulaştırmak benim yegane işim. Bazen çok uzun yolculuklar yaparım, günlerce suda kalırım.

Biraz tembel biraz da dalgın olduğumu söylerler. Bu lafa inanmam. Kimileri de yaşadığım olaylar karşısında suratımdaki tepkisizlikten şikayet eder. Hiç umursamam. Sırf bu yüzden köpekbalıklarının midesinde gözlerimi açtığım ve sindirilmeden kurtulduğum hikayelerime inanmazlar. Yalancı değilim, ama kendimi inandırmak için uğraşmam.

Çoğu zaman iş üzerinde uyuyakaldığım doğrudur. Güneş doğduğunda yosun tutmuş kayalıklara takılır kalırım. Yolumu bulamaz olup kaybolduğum zamanlar çoktur. Kayalıklar ve yardımsever yengeçler civarda yoksa deniz kaplumbağaları beni sırtında taşır, sahile bırakırlar. Onlar benim gerçek dostlarımdır. Onları çok severim.

Uyuyakalmadığım zamanlarda sırf merak için başka kıyılara doğru gittiğim de doğrudur. Başka sahillere sürüklenirken bazı şişeleri yolda kaybedebilirim. Kızmayın, onları bulmak için mutlaka geri dönerim. Öyle ki daima sözümün eriyim, ne yapar eder bir gün mutlaka mektubunuzu sahibine iletirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder